Bazı kelimeler vardır, dilinden değil kalbinden çıkmak ister. Ama dilin takılır, sesin titrer, gözlerin yere iner. O anda bir sessizlik olur. Sen bir kelimeyle savaşırken, etrafındakiler kahkahalarla o savaşı izler. İşte o sessizliği çok iyi biliyorum. Çünkü ben kekemeyim.
İlkokulda sınıfta ismimi söylerken takıldığımda, bazı arkadaşlarım gülmeye başlardı. O gülüşler, kelimelerden daha çok canımı yakardı. Belki de o gülüşler beni çok sevdiğim tiyatro kulübünden uzaklaşmaya, minibüste “inecek var” diyemediğim için birinin inmesini beklemeye, öğretmenin sorduğu soruları bilmeme rağmen parmak kaldırmamaya itti. O anlar bana konuşmamayı, susmayı öğretti. Halbuki çocukluk, en çok konuşarak, paylaşarak, anlatılarak yaşanır. Ama zorbalığın olduğu bir yerde kelimeler değil, ne yazık ki utanç büyüyor.
Zorbalık sadece bir tokat ya da itme değildir. Bir taklit, bir alay, bir bakış, bir dışlama da aynı acıyı bırakır. Bir insanın konuşmasına, kilosuna, giyimine, inancına, renginе ya da ekonomik durumuna yapılan her küçümseme, bir ruhun sessizce yaralanmasıdır. Ve ne yazık ki o yaralar, bedende değil, kalbin derinliklerinde kalıyor.
Bugün okullarda binlerce çocuk, sırf “farklı” olduğu için hedef haline geliyor. Kimi kekemeliğiyle, kimi kilosuyla, kimi gözlüğüyle, kimi ise sadece başarılı olduğu için… Biz yetişkinler ise çoğu zaman bu sessiz çığlıkları duymuyoruz. Çünkü zorbalık, sadece yapanın değil, seyredenin de sorumluluğudur.
Zorbalığa Karşı Bir Nesil Yetiştirmek
Akran zorbalığıyla mücadele sadece yasalarla ya da cezalarla olmaz. Bu mücadele, kalplerde başlar. Eğer çocuklara “farklı olanı anlamayı” öğretmezsek, onlar da kendilerine benzemeyeni dışlar.
Peki Ne Yapabiliriz?
- Empati Eğitimi Şart
Okullarda sadece Matematik, Fen, Türkçe değil; “empati” de öğretilmeli. Her çocuğun farklı bir hikâyesi olduğunu bilmeliyiz. Alay etmenin değil, anlamanın değerini bilmek zorundayız. Bir çocuk, arkadaşının konuşmasındaki kekelemeyi değil, o kelimenin arkasındaki cesareti görmeyi öğrenmeli.
- Zorbalık Karşıtı Kulüpler Kurulmalı
Okullarda “Zorbalığa Hayır” kulüpleri kurulmalı. Bu kulüpler sadece mağdurlara destek olmakla kalmaz, aynı zamanda zorbalık yapan çocukların da neden böyle davrandığını anlamaya çalışır. Unutmayalım, bazen zorbalık da sevgisizliğin ürünüdür.
- Aile Farkındalık Eğitimleri Verilmeli
Çocuğunun eve suskun dönmesi, her zaman yorgunluk değildir. Bazen kırılmış bir kalbin sessizliğidir. Aileler çocuklarını sadece “notları” ile değil, “hissettikleriyle” de dinlemeli. Zorbalıkla mücadelede ilk adım, evde başlar.
- Rehberlik Öğretmenleri Daha Aktif Olmalı
Ben küçükken hep rehberlik öğretmenimin beni çağırmasını, kekemeliğimle nasıl mücadele ettiğimi anlamasını bekledim. Ama hiç çağırmadı. Belki bir kez çağırsaydı, bir kez “nasılsın” deseydi, o yıllar daha kolay geçebilirdi. Bu yüzden rehberlik öğretmenleri, sadece disiplin sorunlarıyla değil, çocukların iç dünyasıyla da ilgilenmeli. Çünkü bazen bir öğrencinin kurtuluşu, bir yetişkinin fark etmesinde gizlidir. Okullarda rehberlik servisleri daha aktif hale getirilmeli. Çocuklar “zorbalığa uğrarsam yalnız kalmam” duygusunu hissetmelidir.
- Öğretmen Gözlemi ve Müdahalesi
Bir öğretmen, sınıfında olup biteni fark ettiğinde sessiz kalmamalı. Küçük bir uyarı, bir öğrencinin hayatını değiştirebilir. Çünkü bazen bir yetişkinin tek bir sözü, bir çocuğun dünyasını onarır. O çocuğun farkındalığına daha fazla cesaretle bakmasını öğretir.
- Medyanın Sorumluluğu
Çizgi filmlerden sosyal medya içeriklerine kadar çocukların izlediği her şey, farkında olmadan davranış kalıplarını şekillendiriyor. Medyada alay, aşağılama, dışlama normalleştirildikçe zorbalık da meşrulaşıyor. Eğlence adına yapılan küçümsemeler, çocukların diline kolayca yerleşiyor.
Bir Kekemenin Sesi
Ben bugün cesaretle konuşabiliyorsam, bu yıllarca susturulmuş bir çocuğun pes etmemesinin hikâyesidir. Her kekemelik anımda, aslında cesaretimi haykırıyordum. Her takıldığım harfte, bir mücadele veriyordum. Şimdi anlıyorum ki, konuşmak sadece kelimeleri yan yana getirmek değil, bazen cesaretle sesini duyurabilmektir.
Zorbalığın sesi yüksek olabilir ama vicdanın sesi daha güçlü olmalı. Çocuklara bunu öğretmeliyiz: Güçlü olmak, başkasını ezmek değil, düşeni ayağa kaldırabilmektir.