Merhaba canlar! Canıma can katanlar, candan öte olanlar ve canımı sıkanlar! Son zamanlarda son cümledekiler biraz artış gösterdi lakin çelik gibi (!) sinirlerim sayesinde hepsinin üstesinden geliyorum evvelallah. Amma velakin öyle olaylara tanıklık ediyorum ki kendime sürekli telkin vermek zorunda kalıyorum. Zira çelik dediysem köprü halatı da değilim. İnsanız malum, kopuyor bir yerde!
Buğday tarlalarını yakmak nedir yahu? Tonlarca sebzeyi dağın başına götürüp atmak nedir? Güzel dünyamızın yaşam kaynağı ormanları ateşe vermek hele nasıl bir şuursuzluktur? Değer mi biraz fazla kazanmak için onurunu, şerefini kefenleyip toprağa vermeye? Milletinize, ülkenize attığınız bu kazık dönüp yine sizin sırtınıza girecek.
Her yeri yakıp küle çevirmenin, denizin dibindeyken oksijen tüpünü çıkarıp atmaktan ne farkı var? Kaç kişi yüzeye çıkabilecek kadar şanslı olacak? Fırlattığınız bu zulüm bumerangı dönüp sizin neslinizin boynuna dolandığında nasıl kurtulmayı planlıyorsunuz?
Bir Kızılderili Atasözü der ki “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak! ” Sonun başlangıcındayız ve insanın, dünyanın başına gelmiş en kötü şey olduğunu defalarca kanıtlıyor yaşadıklarımız.
Ah Cem! Kahroldum!
Dün sabah kahvaltımı yaparken önüme bomba gibi düşüp içimi paramparça eden bir haber daha. Bursa’da çöp evde hapsedildiği odada bulunan 9 yaşındaki Cem’in hikayesi! Hepiniz duymuşsunuzdur ki sosyal medya hala çalkalanıyor. Dünya çocuklar ve iyiler için fazla acımasız değil mi? Çünkü bu kadarını vicdansızlık ya da kötülük olarak adlandırıp üzerini kapatamıyorum. Zira kendi nezdimde bu olayın faili, Cem’in teyzesi, şeytanın vücut bulmuş halidir. Vicdansızlık ve kötülük bir makamdır bunun yanında! Küçük Cem’in haberine kadar daha kötü ne duyabiliriz ki derken; Ademoğlu yine sınırları zorlayarak şaşırtmadı beni. Bu olayın unutulup gitmesine izin vermeyenlerden olacağımı belirtmek isterim. Malum, adalet dediğimiz sistemi harekete geçiren tek şey her zamanki gibi halkın tepkileri oldu. Öncesinde serbest bırakılan o vahşi teyze, sosyal medyadaki öfkeli halk sayesinde tutuklandı. Dilerim adalet, halkın yardımı olmadan da doğru yolu bulabilir.
Ah Cem! Kahroldum, sana bunu yapanları da Allah kahretsin!
Buraya yazmam gereken diğer korkunç başlıkları şimdilik es geçiyorum. Küçük Cem’in görüntüleri gözümün önünden gitmiyor. Başka bir şeyden bahsetmeden önce bunu hazmetmeliyim diyorum ama bu olayı sindirmek mümkün değil. Her güne iç karartıcı, iştah kaçırıcı, gelecek kaygımızı arttırıcı haberlerle başlamaktan yorulan bir tek ben miyim? Ne zaman sesimizi yükseltebileceğiz acaba?
İnsanlık gözümüze soka soka kötüye gidiyor ve korkarım ki sesimiz çıkmadıkça daha kötü olaylar bizi bekliyor. Hayat yarışımın içinde ben de bir kez olsun yanılmış olma joker hakkımı kullanmak istiyorum. İyiliğin kazanacağına olan inancımın son kıvılcımlarının da küle dönmemesi için şaşırt beni Ademoğlu! Son nehir kurumadan, son ağaç yok olmadan, son balık tutulmadan ve Allah kalemini kırmadan özüne dön. Senin kıyametin içinde kopuyor. Fazla da zamanın kalmadı. Sorgun Hak’la başlamadan, adına nefs denen içindeki ejderhanın dizginlerini eline al, kendini sorguya çek. Ne için onca kötülük? Kime bu kinin? Hangi akla hizmettesin? Senin zayıflığının bedelini neden başkasının iyi niyeti ödesin? Dilin kemiği yoktur ama bir vuruşta öldürdüğü insan çoktur. Umut ediyorum ki sözlerim sizde ağır bir darbeye sebep olmuş olsun! Zira zulmün her türlüsüne sessiz kalanlar dilsiz şeytanlardır!