Atatürkçü geçinenler Müslümanlığı, Araplaşmak sanıyor ve medeniyeti, gelişimi Avrupa Birliği’ne girmekte, Batı gibi hareket etmekte sanıyor. O zaman uygar Batı, ülkenin payitahtına kadar girmişken ve Yunan medeniyetini de yeniden Anadolu’ya sokup uygarlaştırma hareketini temelden gerçekleştirme uygulamasındayken ‘Milli Mücadele’ ve ‘İstiklal Harbi’ne gerek var mıydı? Ya Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde İstiklal Marşı olarak kabul edilen Mehmet Akif’in o şiirinde, garbın medeniyetini “tek dişi kalmış bir canavar” olarak tanımlamasına ne demeli?
Halk Partisi bunları ne çabuk unuttu? Tarihte düşmana karşı savaşırken şimdi düşmanın kendisi olan teröristlerle kol kola yürüyor. Halktan ayrık, yüzünü Batı’ya çevirmiş sahte aydınlar! İstediklerine ulaştı; önce halkı ezdiler ardından Halk Partisi, bir elit tabaka getirdi. Atatürk’e de açıkça söylendi:
“Ya bizim liderimiz olursun ya da seni başımızdan atarız.”
Bu değişimin ardından çok kısa bir süre sonra Atatürk’ün sağlığının çok bozulduğunu ve iki yıl süren ağır bir hastalık döneminden kurtulamadığını görüyoruz. Çok çarpıcı bir yaklaşım!
Kemal Karpat, 1935 yılında CHP bürokrasisinin, millet egemenliği yerine parti egemenliğini getirdiğini ifade ediyor. Millet üstünde bir güç olmaya çalışan partinin, milli görüşleri faşist, İslami görüşleri gerici sayan keskin Batılılaşmacı tavrı düşünülüyordu. Bununla birlikte başta Afet İnan olmak üzere bütün yakınları, Atatürk’ün siyaset arkadaşları hakkında büyük bir hayal kırıklığına uğradığını ve yalnızlığa itildiğini ifade ediyorlar. Atatürk’ün ölümünden sonra sanayileşme hareketinin bütünüyle durduğunu, onun yerini bir köycülük edebiyatının aldığını söyleyebiliriz. “Köy Enstitüleri” macerası bunun herhalde en tipik tezahürüdür.
Cicero’nun çok sevdiğim bir sözü var: “Zincirlerini kırdığını düşünüyorsun ama tasman boynunda yaşıyorsun.” İşte bizim Türkiye’deki solcuların ahvali de budur. Sen unutursun Müslüman olduğunu, sen unutursun Türk olduğunu ama düşmanın unutmaz. Nereye gidersen git, istediğin kadar Avrupalı gibi ol, sen Anadolu’nun, bu coğrafyanın insanısın. Avrupalı sana Batılı demeyecek, hiçbir zaman seni içlerine almayacak. Bizim aydınların ahvali de bu!
Tutturmuşlar “Avrupa Birliği’ne girmeliyiz, Batı gibi olmalıyız…” Sırtını Anadolu’ya çevirmiş, medeniyeti aydınlığı Avrupalı olmak, Avrupalı gibi yaşamak sanıyorlar.
Lafım kime derseniz CHP’ye, “köylü milletin efendisi” iken “millet köylünün efendisi” oldu. Halka hep üst perdeden bakan CHP biraz hatayı kendinde arasın derim. Bunu Sosyolog Prof. Dr Kemal Karpat da acı bir şekilde anlatıyor:
“Her yerde yaptığım gibi o devirde partileri ziyaret ediyorum, parti başkanlarıyla konuşuyorum. Partiniz nedir, ne yapar falan diyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Merkezi’ne gittim. Söyledik profesör falan diye. Orada duran kapıcı tak tak vurup girdi. “Gelsin buyursun.” Baktım büyük bir masa, adam tek başına duruyor. Kravatlı. “Buyrunuz” dedi. Konuşmaya başladık. Adam cehaletten, şundan bundan yakınmaya başladı. Biz olmasaydık burada şöyle olurdu, böyle olurdu gibi konuşmaya başladı. Biz öyle konuşurken köylünün birisi tak tak kapıya vurup içeri girdi. “Beyefendi bir ricam var sizden”, “Çık dışarı ulan” dedi. “Buna kim izin verdi, ben meşgulüm görmüyor musun? Çık dışarı” dedi. Böyle attı. Demokrasi bu. Başkanla konuşmayı bitirdikten sonra o zaman Yeni Türkiye Partisi vardı, Adalet Partisi vardı. Onlara gittim. Oraya girdim, halk böyle kaynaşıyor, kimin müdür, kimin parti başkanı olduğu belli değil. “İşte fark” dedim: CHP, giren köylüyü kapı dışarı ediyor. Öbür tarafta yüzlerce adam, her tarafta kaynaşan bir kardeşlik duygusu var. Bunları bir kere yerinde gördüğünüz zaman bu size açıkça Türkiye’de devamlı geçerliliği olan bir olayı gösteriyor.”
Görünen o ki CHP’nin halka at gözlüğü ile bakması, üst perdeden bakışı o gün de vardı. Bugün de değişen bir şey olmadı, CHP aynı CHP. ’90 dönemindeki başörtü rezilliğini kapatmak için sempatik görünmeye çalışmalar, seçim zamanı camiden boy boy fotoğraflar… Lakin eğreti duruyor, samimi gelmiyor. Vatandaş absürtlüğü onların kırdığı potlar olmadan da anlıyor.
Hasılı kelam CHP Anadolu insanıyla barışmalı. Bunu oy için değil gerçekten samimi olarak yapmalı. Şuanki tabloda eskinin CHP’sinde vatan kavramı olurdu, birine solcu dediğinde vatanına tek bir laf ettirmeyen biri gelirdi akla. Şimdi ilkokul çocuğu gibi Avrupa’daki babalarına devleti şikayet etmeleri devlet adabına sığmaz.
Kendilerine hükümet ve devlet ayrımını yapmalarını ve artık Atatürk’ü kullanmayı bırakmalarını tavsiye ederim. Çok değer verdiğim eski CHP’li Onur Öymen hocamı tenzih eder, eleştirilerimin asıl hedefine gitmesini temelli ederim ve sözümü Öymen hocamın nasihati ile sonlandırmak isterim: “CHP fabrika ayarlarına dönmeli.”
Özüne, bu topraklara bağlı bir CHP’yi görmek temennisi ile…