enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Ben Bu Çağa Aykırıyım…

26.04.2023
A+
A-

Dilimde, konuşacak dirayeti bulmakta güçlük çektiğim bir halin sancısı! Zihnimde de bir araya getiremiyorum kelimeleri zaten. İçine düştüğüm bu labirent, göğsüme çöreklenmiş gitmeye niyeti olmayan bir daralmanın dayanılmazlığını andırıyor. Şimdi sen de tutup diğer insanlar gibi konuşacak bir şeyimin olmamasından kaynaklanan bir sükûnet sanma bu bendekini! Yanılırsın..

Tahmin edersin ki, insan bir şeylerden uzaklaştığı vakit dünyaya dahi döner sırtını. Başlar sonra uzun susmalara teslimiyet. İstemsizce susar, isteksizce susar, bazen de isteyerek susar. Bağır çağır, haykırırcasına konuşmak istediği halde, susar! Ne naz ne kibir ne de anlaşılmak isteğini karnında taşıyan bir eylemsizlik sanma bunu. Hiçbirisi değil, inan bana. Dolambaçlı, karmaşık düşüncelere de mahal yok… Anlayacağın dümdüz susmak benimkisi. Dilim, gemici düğümüyle bağlandığından zor oluyor çözülmesi. Hani cesaret edip bir kez anlatmaya başlayabilsem, inan ardı arkası kesilmeden devam edecek cümlelerim de… Usanmışlığın beraberinde getirdiği bir boşvermişlik bendeki.

Hadi bir itirafta daha bulunayım mı sana? Konuşmanın bir işe yaramadığını kavradığında, susmak daha bir paha biçilmez oluyor. Konuşmanın her şeyi anlatmaya muktedir olduğuna inandırmışlar bizi. Ama yok öyle bir şey inan bana. Kandırmışlar bizi, yanılmışız hepimiz. Bazen susmak, en afili cümleden daha tesirli oluyor. Zaten herkes o kadar çok konuşuyor ki, sustukları yerde bir bakıyorum bana diyecek bir şey kalmamış. Fütursuzca tüketmişler bütün cümleleri. Bir zamanlar anlamları arşa çıkmış bütün sözlerin eteğinden çekmiş yerin dibine gömmüşler. Sarf ettiğim her cümlemin tekrara düşeceğini ve hiç kimsenin gönlünde hiçbir tesir yaratmayacağını bildiğimden bir kenara çöküp kendi kendimle konuşmak daha bir cazip geliyor. Hülasa pespaye ortamlarda kirletmeye niyetim yok sözün anlamını. Bu zamana dek söylenilen bütün cümlelerden daha üstün beni hakimiyetinin altına alan bu sükûnet. Ve benim ona teslimiyetim…

Bazı geceler göğsümün daralmasıyla uyanıyorum. Makbere benzettiğim odamda bir bakıyorum ki ter-kan içerisinde kalmışım, yüzü ıslanmış yastığımın. Kuruduğundan dolayı birbirine yapışmış dudaklarımın üzerinde ıslak bir bez gezdiriyorum. Uzun zamandır böyle bir şey olmuyordu halbuki. Bizim Kazım abiye anlattım geçen gün… Bağrın başın açık geziyorsun, yel değmiştir göğsüne dedi çilingir sofrasını kurarken. İki tek at bir şeyin kalmaz meraklanma diyerek kadehi kaldırıp, teselli etti. Yok Kazım abi, yok! Bu öyle bir şey değil diyemedim. Haklısın abi deyip geçiştirdim. Sustum, yüzün düştü aklıma… Zihnim bana tahayyül ettirdiği anıları bir mengene gibi kullanıp göğsümü sıkıştırmaya başladı. Masanın bir kenarına bıraktım birkaç damla, gören olmadı.

Sonra öte alemlerden kopup bir türkü geldi aklıma. Terennüm ediyorum şimdi gecelerin çıplak göğsüne. Derin nefeslerin ardı kesilmiyor, başımdaki bu efkarın dumanı bir türlü dağılmıyor. Dağılsın da istemiyorum! Zira beni ben yapan yegâne unsurlardan bir tanesinin de başımdaki bu duman olduğuna iman ediyorum. Sonra bir bakıyorum ki üstünde tahakküm kurup bütün isyanlarını bin bir güçlükle bastırdığım bütün feryatlarım, sancılarım, çığlıklarım bir yumru olmuş gelmiş boğazıma oturmuş. Ne öksürüktedir çare ne de kusmaktan bir medet ara diyorum kendime. Çek oğlum diyorum, çek… Biraz da müstahaktır sana bu! Çek… Fevrileşiyor kalp atışlarım. Dellenme diyorum, dellenme! Zor sabrediyorum hayata, bir de sen sabrın şakağına kurşun sıkma! Sakinleşiyor, duruluyor, onda da bir sükûnet hali sonra… Susuyorum, sonu gelmeyen yollara benzetiyorlar susmalarımı. Belki anlamlı bir mezarlık sessizliği ya da yaşamak isterken delirircesine susarak ölü taklidi yapmaktı benimkisi.

Ben bu çağa aykırıyım, bu insanlar bana yabancı. Kendimle baş başa kaldığım vakitlerde, anlatsan kim anlar halinden diyorum, söylesen kim dinler derdini? Cevap yok! Anlam yüklediğim her şey yitiriyor kendini, değersiz bir çakıl taşı niteliği sonra… Varmış, yokmuş, gelmiş, gitmiş… O saatten sonra da bir önemi yok! Ben bir akşam vakti, mehtapla birlikte gömmüşüm o kumsala bütün duygularımı.

Yazarın Diğer Yazıları