Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’ya ve ülkenin Mostar, Travnik gibi güzeller güzeli şehirlerine yaptığım gezideki tecrübelerimi sizlerle paylaşacağım. İstanbul’da Saraybosna’ya, oradan da Bosna’nın kalplere dokunan güzelliklerine değinen yazı serimin diğer bölümlerini de okumayı unutmayın!
Bosna Hersek’teki ikinci günümüzde, Baba Döner’de tanıştığımız Volkan, Kübra ve Emir ile birlikte araç kiralayarak Bosna Hersek bölgesinin en büyük ve güzel şehri olan Mostar’a şehir turu yapmak üzere yola çıkıyoruz. Yolumuz üzerinde bulunan küçük beldelerin içinden geçerek ilk durağımız olan Konjic şehrine varıyoruz. Neretva Nehri kenarına kurulmuş 50 bin nüfuslu bu küçük şehirde Bosna’daki Sırp saldırıları sırasında hasar görmüş ve tadilatı T.C. Karayolları Genel Müdürlüğü ve TİKA tarafından yapılmış Osmanlı Köprüsü, Kırık Minareli Cami ve Mini Çarşı dikkatimizi çekiyor.
Saraybosna’dan Mostar’a giderken bir ara yoldan çıkıp dağ yoluna giriyoruz. Daracık şose yoldan mavi-yeşil tonlarıyla ağaçlar arasında yukarıdaki dağlara doğru hafif yağmur altında tırmanıyoruz. Dağın zirvesinden aşağıya bakmanın seyrine doyum olmuyor. Yanlış yola saptığımızı anlayıp tırmandığımız yoldan geri otobana dönüyoruz. Neretva Nehrini izleyip bu harika manzaranın tadını çıkararak Mostar’a girmeden “Buna Nehri” kaynağında 5 asır önce kurulmuş Blagay Tekkesi’ne (Sarı Saltuk Tekkesi) doğru yol alıyoruz. Blagay Tekkesi’nin içini ziyaret etmek için kişi başı 2.5€ ücreti yüksek bulup içine girmekten vazgeçiyoruz. Zaten hatırı sayılır yüklü bir miktar otopark ücreti ödediğimizden dolayı tekkenin dışında ellerimizi açıp duamızı edip gönderiyoruz.
Blagay Tekkesi, yalçın bir kayanın altından kaynayan nehrin kenarında adeta bir güvercin yuvası gibi şirin ve güzel bir ahşap yapı olarak inşa edilmiş. Yılların sert ve acımasız akıntısına bir derviş sabrıyla tahammül eden Alperen Dergâhı, her daim başı sıkışanların ve mazlumların sığınağı, bunalanların ferahladığı erenler makamı olmuş. Bosna’nın en zor günlerinde olduğu gibi hala tertemiz berrak bir pınar, bunalan ruhları ferahlatan bir cennet bahçesi gibi duruyor. Osmanlı’nın yiğitlikle dervişliği birleştiren tasavvuf anlayışının bir numunesi gibi.
Bosna’da şehirlerarası yollar genel olarak yemyeşil. Kendinizi sanki sürekli Karadeniz’de seyahat ediyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Gölleri ve nehirleriyle, mavi yeşil bir doğanın içinde kilometrelerce uzanan yolda huzur veren bir yolculuk yapıyorsunuz.
Mostar Şehri ve Köprüsü
Blagay Tekkesi’nden sonra Mostar şehrine hareket ediyoruz. Mostar’da görülecek yerlerin başında Şehit Cami ve avlusundaki mezarlık geliyor. Nehirden toplanan taşlarla işlenmiş kaldırımlı Mostar çarşısını geziyor, Koski Mehmet Paşa Cami’sinde namaz kılıyoruz. Bu cami, köprünün en iyi görüldüğü ve en güzel fotoğrafının çekildiği yer.
Savaş sonrasında yeniden inşa edilen Mostar Köprüsü
Mostar Köprüsü, 1566 yılında Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayrettin tarafından yapılan ve 1993’te Sırp bombardımanı ile yıkılan ancak 2004 yılında rekonstrüksiyonu yapılan tek kemerli bir tarihi köprü. Çarşının içinden yürüyerek Mostar Köprüsü’nün altına, nehir kıyısına varıyoruz. Burada bir mola verip aşağıdan Mostar Köprüsü’nü seyrederken zamanın akışını ve yaşanan acıları tefekkür ediyoruz.