enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Akım Koleji etik açıdan iflas etti!

20.09.2025
A+
A-

Bugün size eğitim sektöründe yaşanan bir utanç hikayesinden bahsedeceğim. Lüleburgaz’da faaliyet gösteren Akım Koleji, yıllarca hiçbir ödemesini aksatmayan ve başarılarıyla gururlandıran öğrencilerin kitaplarını, “sadece tek bir taksit” geciktiği için teslim etmedi! Evet, yanlış duymadınız. Sadece bir taksit… Bir ay… Ve bunun bedeli, iki çocuğun kitaplarını kaybetmesi, sınıfta utançla başını öne eğmesi…

Sadece 1 taksit, günü gelmeden yatırılmadığı için kitaplarından mahrum bırakılan ve sınıf arkadaşlarının önünde mahcup edilen öğrencilerin yaşadıkları durumu düşünebiliyor musunuz? Eğitim denen kutsal alan, bir taksit gecikmesi bahanesiyle nasıl bu kadar kolay kirletilebilir? Zaten özel okullardaki kitap fiyatlarından dolayı velilerin büyük kısmı mağdur olmuşken ve şikayetçiyken, üstüne bir de çocuklarını utandırmak.!!??

Parası yıllarca aksatılmadan ödenmiş, sınavlarda başarısıyla ailelerini gururlandıran iki kardeşin; sadece bir aylık taksitin gecikmesi yüzünden kitaplarından mahrum bırakılması, yalnızca aileleri değil, tüm toplumu rahatsız etmesi gereken bir insanlık ayıbıdır.

“Kitabın yoksa derse giremezsin!”

Bunu duyan herkesin içi sızlar, değil mi? Bir de o sınıfta bunu yaşayan çocukların ne hissettiklerini düşünün! Bir eğitim kurumunun, bir öğrenciyi böyle “ekonomik” bir sebeple cezalandırması… kelimeler kifayetsiz kalıyor.

Üstelik bu öğrenciler başarılıymış, ödüller almış, okulun gururu olmuş. Ama ne olmuş biliyor musunuz? Bir taksit gecikmiş diye, kitapları verilmemiş. Sanki kitap değil de, bir “ödül.”

Sanki eğitim, parası ödenmedikçe erişilemeyen bir lüksmüş gibi davranılmış.

Çocukların kitaplarını “işlem yapılana kadar” vermemek, onları küçük düşürmek, utanmaya zorlamak ya da “para ödemen yoksa eğitim yok” mesajı vermek; demokratik toplumlarda kabul edilemez. Bu hareketin ceza mahiyeti olup olmadığını hukuk tartışır; ama vicdanımız hemen hükmünü verir: suçtur.

“Eğitim satılık değildir!”

Eğitim, kimsenin malı değildir. Eğitim, bir ticaret değil, insanlık görevidir. Bir okulun bunu unutması, sadece o çocukları değil, hepimizi küçültür. Bizim çocuklarımız, bizim geleceğimiz bu! Bir okul, bir öğrencinin hakkını elinden alıyorsa; o artık okul değil, bir ticarethane olmuştur.

Çocuklar kitaplarını alamıyor, gözleri doluyor, sınıfta alay edilmekten korkuyor…
Ve sonra o çok tanıdık cümle geliyor: “Anne, ben neden kitap alamıyorum?”

Bu soruya hangi anne, hangi baba gönül rahatlığıyla yanıt verebilir?

Başarılı çocukların geleceğini, emeğini, alın terini ve umudunu böylesine basit bir bahaneyle gölgelemek, sadece vicdansızlık değil, topluma işlenmiş ağır bir suçtur. Eğitim, para taksitleriyle pazarlık edilecek bir meta değildir; eğitim, insanlığın en kutsal hakkıdır.

Biz soruyoruz: Bu çocukların suçu ne? Başarı, neden cezalandırılıyor?

“Bir ay gecikmenin bedeli, bir ömürlük utanç olmamalı”

Bir taksit geç yatabilir. Hayat bu, bazen gecikir, bazen yetişmez. Ama vicdan gecikmemeli. Bir eğitim kurumu, bir çocuğu utandırarak para toplayamaz. Bu, sadece pedagojik bir hata değil, ahlaki bir çöküştür.

O iki kardeşin yaşadığı utanç, yarın bir sınavda değil, ömür boyu hafızalarında yankılanacak. Çünkü çocuklar unutmuyor. Kim onlara haksızlık ettiyse, kim rencide ettiyse, o sahne ömür boyu akıllarında kalıyor.

Başarı, emek ve disiplinin ürünüdür. Bunu cezalandırmak, geleceğe yönelik planları baltalamaktır. Okulun yaptığı pratik, başarıyı ödüllendirmek yerine cezalandırıyor; bu tutum çocukların hayal kurma, hedef belirleme ve hedefe ulaşma motivasyonunu zedeler. Eğitim, sınav notlarından ve gelir kalemlerinden ibaret değildir; toplumun yarınlarını inşa eden bir sürecin adıdır. Bir çocuğun hayallerine zincir vurmak, topluma da zincir vurmak demektir.

Eğer kurumlar, alın terini ve emeği böyle küçük hesaplarla gölgeliyorsa —ne yazık ki— bu sadece o okulun değil, sistemin bir uyarı çanıdır. Eğitim, pazarlık konusu değildir; hiç kimsenin “ödemeni yapana kadar öğrenme yok” deme hakkı yoktur.

ETİKETLER: ,
Yazarın Diğer Yazıları