enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

FETÖ On Bir Sene Önce Vefat Etseydi: Toplumsal Hafıza Üzerine Bir Eleştiri

02.11.2024
A+
A-

Fethullah Gülen’in adı bugün Türkiye’de en çok lanetlenen, nefretle anılan isimlerden biri. Ancak, on bir sene önce farklı bir tablo vardı. Gülen, o dönem “hocaefendi” olarak anılıyor, kendisine büyük bir saygı gösteriliyor ve destekleniyordu. Bu destek sadece sıradan vatandaşlarla sınırlı değildi; siyasetçilerden iş insanlarına, akademisyenlerden medya mensuplarına kadar geniş bir yelpazede yer alıyordu. Peki, Fethullah Gülen on bir sene önce vefat etseydi ne olurdu? Şimdi ona sövenler, düşman ilan edenler ne yapardı? İşte bu sorunun cevabı, aslında toplumumuzun hafıza anlayışının da bir yansıması.

Gülen’in “Hocaefendi” Olduğu Dönem:

Fethullah Gülen on bir yıl önce vefat etseydi, büyük ihtimalle ardında “muhterem bir din adamı”, “barış elçisi” ya da “eğitim gönüllüsü” olarak anılacak bir miras bırakmış olurdu. Cenazesi muhtemelen devlet erkanı ve yüksek mevkilerden katılımlarla gerçekleşirdi. Siyasetçiler, Gülen’in “hoşgörü” ve “diyalog” mesajlarını över, medya kanalları onun hakkında övgü dolu programlar yapardı. Bugün Gülen’e ve FETÖ’ye lanet yağdıran birçok kişi, onun ardından “güzel anılar” paylaşıp “Allah rahmet eylesin” demekle yetinmez, hatta “öğretilerini” yüceltmek için yarışa girebilirdi.

Medyanın ve Toplumun Değişken Tavrı:

Bugün FETÖ’ye karşı en sert eleştirileri dile getiren medya organlarının, geçmişte Fethullah Gülen’i nasıl yere göğe sığdıramadığını hatırlamakta fayda var. Gülen on bir yıl önce vefat etseydi, onun “hizmet hareketi” ülkenin dört bir yanında hala büyük bir saygınlıkla anılıyor olacaktı. Belki de onun adıyla anılan okullar, üniversiteler ve çeşitli hayır kurumları, “şefkat abidesi” olarak değerlendirilecekti. Gülen’in konuşmaları ve kitapları televizyonlarda övgüyle tanıtılacak, bir “manevi liderin” kaybı olarak geniş bir yas tutulacaktı.

FETÖ’nün Hain Yüzü Gizli Kalır mıydı?

Elbette FETÖ’nün gerçek yüzünün ortaya çıkması zaman aldı. Darbe girişimi bu örgütün ne denli tehlikeli olduğunu gözler önüne serdi. Ancak Gülen on bir sene önce vefat etmiş olsaydı, belki de bu hain yapının faaliyetleri uzun yıllar daha fark edilmeden devam edecekti. Çünkü onun liderliği altında bir “şehit kültü” oluşabilir, örgüt Gülen’in ölümüyle birlikte daha “masum” bir imaj çizebilir ve ihanet planlarını sessizce sürdürürdü. Üstelik toplumun ve devletin bazı kesimlerinde “Gülen’in barış ve diyalog mirasını sürdürme” bahanesiyle, örgütün kökleri daha da derinlere işleyebilirdi.

Şimdi Sövenler Ne Yapardı?

Bugün Fethullah Gülen’e en sert eleştirileri yönelten birçok isim, geçmişte ona övgüler dizenler arasında yer alıyordu. Gülen’in vefat etmesi durumunda, muhtemelen bu kişiler onun ardından “güzel hatıralar” paylaşmakta yarışacak idi. Hatta Gülen’in “ölmeden önceki hatıraları” anlatacaklardı, onun nasıl “güzel bir insan” olduğu, “eğitim ve hoşgörü” için nasıl çalıştığı üzerine hikayeler de anlatılabilirlerdi.

Sonuç:

Fethullah Gülen’in on bir yıl önce vefat etmesi durumunda, toplumun hafızasında çok daha “masum” bir iz bırakma olasılığı yüksek olurdu. Neyse ki, böyle bir durum gerçekleşmedi ve onun gerçek yüzü ortaya çıktıktan sonra, hainlik döneminde ölüm haberi geldi. Bu, onun “barış elçisi” ya da “eğitim gönüllüsü” gibi hatırlanmasının önüne geçti ve gerçek zararı daha net biçimde gözler önüne serildi.

Onun ölümü, ardında bıraktığı derin yaraların iyileşmesine katkı sunmaz. Darbe girişiminde hayatını kaybedenler, mağdur olanlar ve yıllardır adalet arayanların acılarını dindirmez. Gülen’in son nefesini vermesiyle birlikte, işlediği suçların ve verdiği zararların ağırlığı hafiflemez; aksine, onun yaşattığı ihanetin bıraktığı izler daha da belirgin hale gelir. Örgütün sebep olduğu her kayıp, Gülen’in kişisel sorumluluğunu ve ardında bıraktığı tahribatı yeniden hatırlatır.

Bu nedenle, onun ardından rahmet dilemiyorum. Çünkü Fethullah Gülen, sadece kendi takipçilerinin değil, tüm Türkiye’nin geleceğiyle oynayan, devletin temellerini sarsan bir yapının başındaki isimdi. Onun ölümüyle birlikte bir dönemin sona ermesi, yaşanan acıların unutulması ya da bağışlanması anlamına gelmez. Aksine, ülkenin maruz kaldığı bu ihanetin etkileri, yaşattığı travmalar ve dökülen kanlar hep hatırlanmalı, bir daha böyle bir felaketin yaşanmaması için ders çıkarılmalıdır.

Gülen’in ölümünü, sadece onun bireysel hayatının sona ermesi olarak değerlendiriyorum. Ancak FETÖ’nün bıraktığı miras ve bu örgütün zarar verdiği hayatlar göz önünde bulundurulduğunda, bu olay gerçek bir adaletin yerini tutamaz. Dileyeceğim tek şey, bu ülkenin bir daha böyle bir ihanete maruz kalmaması ve FETÖ’nün yarattığı tahribatın izlerinin bir gün tamamen silinmesidir.

Yazarın Diğer Yazıları