Sizlere ne kadar müthiş bir bedene ve ruha sahip olduğunuzu söylemiştim. Bahsettiğim güzellik öyle estetiksel bir algı da değil. Göz çukurunda duran yuvarlak organın işleminin farkındalığı veya görünenin altındakini bilmek gibi!
Kendiliğinden çalışan organlarımın olması ne müthiş şey! Keyifle yediğim yemeğin rahatlığını sürmem gerekirken onun sindirimi ile uğraşmak büyük bir yük olurdu ya da dakikada tak tak tak atmasını takip etmem gereken bir kalp!
Veyahut Fernando’nun dediği gibi “kalp düşünebilseydi atmaktan vazgeçerdi”…
O yüzden kalp iyi ki istemsiz çalışanlardan…
İnsan vücudu müthiş bir savunma mekanizmasına sahiptir. Her türlü mücadeleye hazır şekilde yaratılmıştır. Öksürme refleksiyle, vücuda girmeye çalışan yabancı maddeleri atmaya çalışır mesela. Hali hazırda bulunan vücudun açıklıkları, yabancı organizmalar için giriş kapısıdır. Düşünsenize vücudunuz aslında sizinle konuşuyor!
Size diyor ki “birisi vücuduna giriş yapmaya çalışıyor! Kapıyı kapat! Kontrol et, önlemini al.”
Ve bunun gibi birçok konuda vücudunuzu dinlerseniz ve ona arkadaş olursanız mücadeleniz daha kolay oluyor…
Peki bu ortak mücadelede sizin onun eli ayağı olmanız gerekmiyor mu? Tek başına bunu yapamaz. Ona yardım etmelisiniz. Onu dinlemelisiniz. Neler yapabilirim derseniz en kolayından ona bir çorba yapabilirsiniz.
Genellikle kış aylarında yaşadığımız hastalıklarda ilaçsız atlatılabilecek ve vücut direncini artıracak müthiş şeyler var. Bunlardan benim en sık kullandığım şey tavuk suyuna çorba!
Ne müthiş bir çorbadır. Üstelik en sade haliyle bile. Sadece haşlanmış bir tavuğun suyuna limon sıkıp içmek bile yeterli.
Hemen hemen her türlü boğaz enfeksiyonunda tercih ettiğim ve bir iki güne kalmadan iyileştiğim anti- inflamatuardır.
Yapılan araştırmalarda tavuk suyu çorbasının enflamatuara yanıtı gözlemlenmiş ve olumlu yanıtlar alınmış ancak bilimsel olarak bir açıklaması yapılmamış.
Bunun önerisi tarihe bile dayanıyor. Orta çağın sonlarından itibaren hekimler hastalara tavuk suyu çorbasını önermeye başlamış.
Fizyolojik olarak hastalıklarda iyileştirici etkisi olduğu kadar, ruha da iyi geldiğini anlatan bir grup psikologlar da mevcut. Neolitik dönemden itibaren evcilleştirilen tavukların da kaynatılarak besin olarak tüketildiği bilinir.
Bana göre eski toprak deyimi tam da tavuk suyu çorbasıyla iyileşenlere yakışıyor. Eski toprakların sağlığının arkasında kimyasallar yatmıyor.
Hatta ve hatta tarihte tavuk çorbası “yahudi penisilini” olarak geçiyor.
Üzüntülü veyahut hastalıklı süreçlerde bu tarz besinler tüketildiğinde kişide iyileşme sağlıyor ya da kişiyi iyi hissettiriyor. Bu yiyeceklere de “comford food” ismi veriliyor.
O zamanlar ilacı tavuk suyu olan bir hastanın iyileşme durumunu düşündüğümüzde şimdi neden olmasın diyorum. Sizlere de şöyle bir tavuk suyuna çorbası tarifi bırakmak istiyorum.
Zerdeçallı ve zencefilli tavuk suyuna çorba:
1 adet tavuk
1 çorba kaşığı tereyağı / ayçiçek yağı
1 tatlı kaşığı taze zencefil
1 tatlı kaşığı taze zerdeçal
1 tutam taze kekik
1 adet soğan
1 adet domates
1 adet yeşil biber
Öncelikle bir adet hazır tavuğu yıkıyoruz haşlanmak üzere. Ayrı bir tencereye doğranmış biber, domates ve soğanı çok kızarmadan pişiriyoruz. Ardından tel şehriyeyi de atıyoruz. Onları beraber karıştırdıktan bir süre sonra bir tatlı kaşığı zencefil ve zerdeçalı da rendeliyoruz. Karıştırdıktan kısa süre içerisinde haşlanmış olarak bekleyen tavuk suyunu ilave edip kısık ateşte karıştırıp, üzerine taze kekik serpiştiriyoruz. Eğer sade tercih ederseniz de domates ve biberi çıkarın. Mutlaka soğan, zerdeçal, zencefil olacak şekilde pişirilmiş haşlanmış tavuğa bol limon sıkarak ve kekik ekleyerek içmenizi tavsiye ederim. Bir kase değil iki kase olmadı üç kase…
Elbette kronik tanıları olan ya da kalp yüklenmesi gibi durumlardan dolayı sıvı kısıtlamasına giden hastalarımıza mutlaka hekimlerine danışmaları gerektiğini belirterek sağlık sıhhat olsun, yarasın diyorum.