Sosyal ilişkilerin ne kadar önemli olduğunu Yaratıcının insanı sadece Âdem ile bırakmayarak çoğaltmasından anlayabiliriz. Zaten insan kelimesinin etimolojisini incelediğimizde, Arapça “ins” “beşer, insanlar” açılımlarıyla bir topluluğu ifade ettiği görülmekle birlikte “ünsiyet” kelimesi ile de başka bir karşılığını buluruz.” Öyle ki bu sözcük; “alışmak, uyum sağlamak” manasını içeren bu kelimeyle de “bağ kurmak” mesajıyla bize kendini açar.
Bağ kurmak “sosyalleşme” tabirinin en önemli yapı taşlarından biridir. Zira bireyin içinde yaşadığı toplumun ahlaki değerlerini, davranış kalıplarını, bakış açılarını öğrenme süreçlerinin ifadesi olan sosyalleşme kavramı ancak bireyin içinde bulunduğu toplumla kurduğu bağlar nispetinde gerçekleşecektir. Nitekim insan globalleşen dünyaya ayak uydurma çabalarıyla boğuşurken unutmuş olsa dahi yaratılışı gereği bağ kurma ihtiyacı bakidir. Öyle ki istese de istemese de içinde bulunduğu ortamda en yakınlarından başlayarak başlar bu bağları kurmaya. Bu bağların kimyası ise insanın hayata ilk doğduğu anda yaşama tutunma amacıyla kurduğu ilkel beyin temelli bağlardan gelen bir alışkanlık olduğu için hep sevgidir.
Çocuklarda Sosyal İlişkiler Nasıl Geliştirilir?
İnsan henüz çocukken içine doğduğu ortamı iyi-kötü, doğru-yanlış olduğunu sorgulamadan sırf maddi manevi bakım alabilmek ve bu vesileyle hayatta kalabilmek için özümser. Bu minvalde baktığımızda çocuklarımızın sosyalleşmesi veya sosyalleşme adına yansıttıkları içine doğdukları ve henüz sorgulayamadan gördükleri, yaşadıkları her şeyi koşulsuz sevgi olarak aldıkları, kabul ettikleri aile ortamlarından depoladıklarıdır.
Bu noktada çağlar öncesinde indirilse de hükmü vakti gelen her bilince taze bir şekilde her an inen ve adeta anlarımızı yeniden kurmamız için rehberlik eden Kur’an’daki hitabı ile Yaratıcı o etkili mesajıyla bizleri uyarmakta; “Onlara neden böyle yapıyorsunuz diye sorduğumuzda; “Biz atalarımızı böyle yaparken gördük, dediler. Peki ya atalarınız akletmediyseler de mi?” (Bakara-170)
Bu ayeti okuduğumda kendi hayat yolculuğumda dahi bir noktadan sonra sorguladığım atalarımı düşündüm. Güler yüzleri, tatlı dilleri, varlığa sevgiyle hizmet davranışları, merhametleri, başkaları hakkında kullandıkları sözcükler, olayları yorumlarken vardıkları yargılar vs.
Tüm bunlar kimliğimin bir parçası olmuştu elbet ama bana fazla keskin gelen bazı inançlarını anlamaya çalışırken, onların da atalarından gelen sorgulamadan sürdürdükleri kopya kodları olduğunu fark ettim. Yeniden sorgulanması, esnek bir şekilde akledilerek dönüştürülmesi ve yeni bir bilinçle yeniden inşa edilerek sıradaki nesle düzenlenmiş olarak aktarılması gereken kodlardı bunlar…
Bu minvalde gördüm ki; Atalarımızın yürüdükleri yolculuklarını kutsayarak, katkıları için teşekkür ederek saygı duymalı aynı zamanda kendi atalığımıza dair daha iyi olana kapı açmak adına da çabada olmalıyız.
Günümüzde bir anda adeta tüm dünyayla kısa bir sürede kültürleşebilmemizi sağlayan teknolojik ağ sistemleri, yetiştirmeye çalıştığımız günlük iş yükleri bizleri maddi manevi yorarak öncelikle kendimizle olan bağlarımızı taze tutma noktasında bizleri zorlasa da gerçek şu ki; akledebilen atalar olarak çocuklarımızın ya da yeni neslimizin nasıl olmalarını istiyorsak o şekilde bir hâle geçebilmeliyiz.
İzlediğimiz ve maruz bırakıldığımız program içeriklerinin kalitesinden, sohbetlerimizdeki konuşma dilimizden, olaylara verdiğimiz tepkilerimizden, oturma kalkma adabımızdan, değer yargılarımıza varana kadar çok daha dikkatli, seçici ve bilge olmak zorundayız. Her halimizde evvela nezaket, zarafet ve merhamet esintileri olmalı. Önce yakın çevremize ve geniş çevrelerimize “önlerinden ve arkalarından” hakiki manada doğru sevgi tanımına yakışır yaklaşımlarda bulunabilmeliyiz. Söz gelimi çocuğumuzun bir müzik aletiyle ilgilenmesini istiyorsak ona nasihat vermek yerine belki birkaç nota basmalıyız.
Güler yüzlü ve sakin olmasını istiyorsak önce bu beden profilini ve ruh halini kendimizde sağlamalıyız. Kitap okumalarını ya da derslerine odaklanmalarını istiyorsak önce bizler hayatımıza bu eylemleri meşgale olarak almalıyız. Onların geleceğe neşe ve umutla bakmalarını istiyorsak hayatla dans etmesini maddi manevi tutumlarımızla onlara gösterebilmeliyiz. Misafire ya da büyüklerine hürmet bekliyorsak sık sık ziyaretler hazırlayıp ziyaretleri şölen havasına dönüştürebilmeliyiz.
Muhabbet ortamlarına, seyahatlere onları da katmalı, etkinlik planlarken bol bol fikirlerini almalı birlikte eğlenebilmeliyiz. Gelecek ile ilgili hayallerine saygı duymalı, onlara güvendiğimizi belli etmeli ve desteklemeli, iletişim kurduklarında etkili dinlemeyi öğrenmeliyiz. Belli zaman dilimlerinde sadece bir çay saati bile olsa günlük rutinler oluşturmalı varlıklarını sevgiyle onaylamalıyız. Çocuklar oldukları gibi kabul edildikleri ve hoş tepkiler aldıkları ortamlarda çiçek gibi açarlar ve tekrar o ortamda bulunmak isterler. Özetle bu iş; Esnek bir şekilde her ortama onlarla birlikte eşlik edebilmek ve en güzel hâl ile örnek olarak onların da bizden aldıklarıyla yansımalarına izin verme meselesi…Bunu sağlamak ise bizim ellerimizde…
Bize gelince; “Biz atalarımızdan gördüklerimizle yeni nesilden göreceklerimiz arasında köprü kurarken kaygılanmak yerine akledebilen atalardan olmak niyeti ile her yeni gelen neslin hakiki doğum sancılarını hissedebilmeli ve bu kutlu doğuma sevgiyle şahitlik ederken onlarla hemhâl olabilmeliyiz.