Amerikan Temsilciler Meclisi üyesi, Nevada Temsilcisi Dina Titus, geçtiğimiz hafta 2022 Mali Yılı Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası kapsamında sunduğu öneride “Bozkurtlar” olarak bilinen aşırı Türk milliyetçisi grupların ABD’de yasaklanmasını önerdi. Milliyetçi Hareket Partisi’nin gençlik kolları olarak çalışan Ülkü Ocakları, yurt dışında birçok yerde bu isimle tanımlanıyor ve faaliyette bulunuyor.
Titus, aynı zamanda ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken tarafından son 180 gün içerisinde Bozkurtlar tarafından yapılan eylemlerin raporunu istedi. Bozkurtlar, birçok kişi tarafından paramiliter ölüm grubu olarak tanımlanıyor. Grubun birçok ülkede terör örgütü olarak tanınması için çalışmalar yapılıyor.
Bozkurtlar grubu şu anda Fransa’da zaten yasaklanmış durumda. Geçtiğimiz yıllarda Fransa’nın Lyon kentinde Ermeni Soykırımı anmaları esnasında kurbanların yakınlarına grubun üyeleri tarafından saldırılar düzenlenmesinin üstüne Fransa yönetimi, Bozkurtlar grubunu ve ilişiklerini ülkede yasaklamıştı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise kararın üstüne cevap vermekte gecikmemiş ve Fransa’nın tutumunu “utanç verici” olarak nitelendirmişti. Türkiye’nin “Bozkurtlar” isminde bir paramiliter grubun varlığını kabul etmemesinin yanında savunuculuğunu yapması ise Avrupa medyasında tartışma konusu olmuştu.
2019 Mart ayında ise Avusturya, PKK ve Hamas gibi örgütlerin simgelerinin bulunduğu listeye Ülkü Ocakları tarafından kullanılan kurt işaretini de eklemiş ve yasaklamıştı. Kasım ayında ise Alman Parlamentosuna grubun iştiraklerinin yasaklanması, online mecralarda yarattıkları kaosun önüne geçilmesi ve aktivitelerinin izlenmesi için uyarı verilmişti.
1960’lı yıllarda Albay Alparslan Türkeş tarafından temelleri atılan Bozkurt hareketi, Türkeş’in kendisi de dahil olmak üzere yıllardır yetkililer tarafından yalanlanıyor. Varlığı kabul edilmeyen hareketin Ülkü Ocakları olarak yaşamını sürdürdüğü ve toplumun her alanında bulunduğu ise herkes tarafından biliniyor. İslamcı ve aşırı sağ olarak görülen grubun ideolojik temelinde neo-faşist fikirler yatıyor. Milliyetçi Hareket Partisi’nin gençlik kolları olarak faaliyet gösteren Ülkü Ocakları, Cumhur İttifakı’nın oluşturulduğu günden beri özellikle Avrupa’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ismini de kullanarak hareket ediyor. Pan-Türkist fikirler üzerine ajandasını inşa eden grup, iktidar ortağı olmanın verdiği güç sayesinde özellikle Türkiye sosyal medyadasında oldukça aktif çalışıyor.
12 Eylül 1980 sonrasında “derin devlet” iddiaları ile bilinen grup, NATO’nun olası bir Sovyet işgaline karşı koyma amacıyla üye ülkelerinde başlattığı “Gladyo Operasyonu” kapsamında Türk kontrgerillası olarak yetiştirildi. Grubun kurucusu Alparslan Türkeş’in önce ABD’nin Kansas eyaletinde bulunan daha sonra da Georgia eyaletinde bulunan Amerikan Piyade Okulu’nda iki yıl “gerilla savaşı” eğitimi alması ise Ülkü Ocaklarının paramiliter yapısını daha iyi açıklıyor. ABD eğitiminden sonra yurda dönen Türkeş, Çankırı Gerilla Okulunda da iki yıl “gerilla hocası” olarak görev yapmış ve sonrasında Pentagon’da görev yapan Türk heyetine atanmıştı. 1958 yılına kadar ABD’de kalan Türkeş sonrasında Almanya’da görev yapmış ve 1959 yılında Türkiye’ye dönmüştü. Alparslan Türkeş, Başbakan Adnan Menderes hükümetinin devrildiği 27 Mayıs 1960 darbesini yapan 38 kişilik Millî Birlik Komitesinde de yer almış ve radyodan darbe bildirisini okumuştu.
Grup, faaliyetleri incelendiğinde silahlı çatışma, sokak olayları, suikast ve azınlıklar üzerinde baskı konularında uzmanlaşmış olarak görülüyor. Türkiye’deki özellikle Kürt, Rum ve Ermeni azınlık grupları üzerine eylemleri yoğunlaşan Bozkurtlar, 1988-1994 yılları arasında süren I. Karabağ Savaşı sırasında da savaşmış ve Birleşmiş Milletler tarafından bulunan savaş suçlarının birçoğuna dahil oldukları tespit edilmişti. Söz konusu suçlar arasında Ermeni sivil ve mahkumlara karşı infaz ve işkence gibi maddeler yer alıyor.
1978 yılında 100’den fazla Alevi’nin ölümü ile sonuçlanan Maraş Katliamı’ndan da sorumlu tutulan grup, 1 Mayıs 1977 Taksim Katliamı gibi saldırıların da altında yatıyor. Şiddet olaylarının zirve yaptığı 12 Eylül öncesi dönemde birçok kanlı olayın altında imzası bulunan Bozkurtların, Türk Özel Kuvvetleri ve orduda bulunan bazı kesimler tarafından himaye edildiği de biliniyor. Bozkurtların aynı zamanda birçok mafya örgütü ile ilişkili olduğu da bilinen bir gerçek.
Bozkurtların en kötü şöhretli üyelerinden Mehmet Ali Ağca ise 1979 yılında gazeteci Abdi İpekçi’yi öldürmesi ve sonrasında 13 Mayıs 1981 tarihinde Papa II. Paul suikasti ile tanınıyor. Ağca’nın İpekçi cinayeti sonrasında Türk hapishanesinden ve ülkeden kaçarak Papa’yı nasıl vurduğuna dair soru işaretleri ise hala varlığını koruyor.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında adada da faaliyetlerine başlayan Bozkurtlar, Kıbrıs içerisinde işlenen bazı suikastlerden de sorumlu tutuluyor. 1996 yılında Rauf Denktaş’ın politikalarını eleştiren Türk gazeteci Kutlu Adalı, Bozkurtlar tarafından öldürülen isimler arasında anılıyor. Kıbrıs’ta BM Tampon Bölgesi içerisinde protesto yapan Tassos Isaak isimli kişinin Türk milliyetçileri tarafından dövülerek öldürülmesi ise uluslararası kayıtlarda yerini koruyor.
Türkiye içerisinde oldukça aktif olarak varlığını sürdüren Ülkü Ocakları, 1980 sonrasında özellikle Kürt azınlık üzerine saldırılarını yoğunlaştırmıştı. Mülteci akınları sonrasında hedefine Arap ve Afgan mültecileri oturtan grup, geçtiğimiz haftalarda Ankara Altındağ’da yaşanan olaylarda Suriyelilere ait evlere ve iş yerlerine saldırmış, araçları ateşe vermişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarının ilk on yılında bu paramiliter gruplara karşı verdiği mücadele oldukça başarılı olmuştu. Alaattin Çakıcı gibi birçok tetikçi tutuklanmış ve Bozkurtların gücünün kaynağını oluşturan mafya organizasyonları bitme noktasına getirilmişti. Erdoğan’ın bu radikal gruplar ile mücadelesi oldukça ileri aşamalara gelmiş ve Başbakan olduğu dönemde bizzat kendisi “milliyetçiliği ayaklar altına aldıklarını” söylemişti. Peki günümüzde Avrupa’nın ve ABD’nin olağanüstü önlemler almasını gerektirecek kadar Bozkurtlar grubuna güç veren şey ne?
15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında Türkiye’de birçok devlet kurumunda binlerce kişi ya tutuklandı ya da görevden alındı. Bozkurtlara benzer şekilde teşkilatlanan FETÖ ile ilişkilendirilen bu insanların yerine hükümetin güvenebileceği isimler olarak ise Ülkü Teşkilatı üyeleri seçildi. İktidarın ortağı olarak hareket eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun her geçen gün daha da güç kazandığı Türkiye’de, özellikle kolluk kuvvetlerinde Bozkurtlar hızla kadrolaştı. Parlamentoda çoğunluğun sağlanması için MHP’ye ihtiyaç duyan ve istediği reformları gerçekleştirebilmek için Devlet Bahçeli ile iş birliği yapmak zorunda kalan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise 2016 yılından beri iktidarının geçmiş yıllarında başardığı her şeyi kaybetmiş durumda.
Grubun geçmişte gerçekleştirdiği eylemler ve günümüzde kazandıkları gücü göz önünde bulunduran Avrupa Birliği ise Bozkurtlara karşı harekete geçmiş durumda. Birçok ülkede grup ve simgeleri yasaklanırken Avrupa genelinde önlemlerin alınması için Avrupa Parlamentosuna öneriler sunuluyor.
Avrupa Parlamentosunda görev yapan İspanyol sosyalist parlamenter Nacho Sanchez, hazırladığı raporda Bozkurtların terör örgütü olarak tanınmasını önerdi. Avrupa Parlamentosu, AB’nin kanun yapıcı organı olan Avrupa Konseyine “grubun terörist örgütler listesine alınmasının değerlendirilmesi” çağrısında bulundu. 480’e karşı 64 oyla kabul edilen raporda Bozkurtların özellikle Kürt, Yunan ve Ermeni kökenli insanlara karşı tehdit oluşturduğu belirtildi.
Trends Research Center (Trendler Araştırma Merkezi) altında görev yapan Prof. Dr. Fawzi Al Ghazali ise Ülkü Ocakları ve Bozkurtlar konusunda tepki gösteren Müslümanlar arasında yer alıyor. Grubun kendisini İslami değerler ile bağdaştırmasına tepki gösteren Ghazali, “Bozkurtların Avrupa’da ve dünyanın diğer yerlerinde yaptıkları provokatif eylemler İslam’ın hoşgörü, barış ve ortak yaşam değerlerinden hiçbiri ile bağdaşmıyor” diyor. Aksine bu eylemlerin İslamofobiyi arttırdığını söyleyen Al Ghazali, Bozkurtların birçok ülkede Müslümanların aşırıcı ve saldırgan insanlar olarak tanınmasına sebep olduğunu belirtiyor.