Dünyada ve ülkemizde küresel ısınma ve iklim değişikliği su üzerindeki baskıları artırıyor, su rezevlerini tehdit ediyor. Evlerde, iş yerlerinde ve sosyal alanlarda su tasarrufu sağlayacak basit ama etkili önlemlerin altını çizen uzmanlar, çamaşır makinesi ve bulaşık makineleri dolmadan çalıştırılmaması uyarısında bulunuyor. Ülkemizde büyükşehirde bir kişinin günlük 200-250 litre su tüketimiyle dünya ortalamasının geçtiğini kaydeden uzmanlar su fakiri olmaya aday ülke olduğumuzu söylüyor.
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Çevre Sağlığı Programı Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, kuraklık tehdidi ve bilinçli su tüketimine ilişkin önerilerde bulunduğu bir açıklama yaptı.
Son yılların en popüler çevresel başlıklarından biri olan küresel ısınma ve beraberinde gelen küresel iklim değişikliğinin etkisini giderek arttırdığını belirten Dr. Ahmet Adiller, “Kış aylarının yaşandığı Kuzey yarımkürede kırılan sıcaklık rekorları, yağışsız geçen aylar, bir yandan dönemsel ve bölgesel olarak görülen taşkınlar bu durumun en önemli göstergeleri. Kuraklık ve taşkın temiz suyun yeterli miktarda depolanamamasına sebep olduğu için artan nüfusun ihtiyaç duyduğu su miktarı dünyanın büyük bir kısmında karşılanamaz duruma gelmek üzere.” dedi.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin su üzerindeki baskıları giderek artırdığını kaydeden Dr. Ahmet Adiller, “Kuraklık etkisinde uzun dönem yağış düşmemesi, bölgesel su rezervlerini tehdit ederken, bir yandan da sel ve taşkına neden olabilecek yoğunluğunda düşen yağışlar, suyun nehirlerde, göllerde ve yeraltı suyunda depolanmak yerine denizlere karışmasına sebep oluyor. Uzun yıllar boyunca elde edilen veriler de sıcaklık etkisinde kar yağışının azaldığını gösteriyor ki kar yağışının yüksek kesimlerde birikmesi ve bahar aylarında eriyerek dereleri beslemesi bölgesel olarak oldukça önemli.” diye konuştu.
Ülkemizde genel olarak baktığımızda özellikle büyükşehirlerde kişi başı günlük 200-250 litrelik bir su tüketim miktarı olduğunu ifade eden Dr. Ahmet Adiller, “Dünyanın bazı ülkeleriyle karşılaştırıldığında çok yüksek olmasa da dünya ortalamasının oldukça üzerinde. Ayrıca maalesef ülkemiz su zengini ülkeler arasında sayılacak kadar su potansiyeline sahip değil. Hatta küresel iklim değişikliğini düşündüğümüzde su fakiri olmaya aday bir ülkeyiz.” uyarısında bulundu.
Günlük alışkanlıkları yeniden gözden geçirmeliyiz
Günlük alışkanlıklarımızın büyük bir kısmının su israfına sebep olduğunu belirten Dr. Ahmet Adiller, “Eskiden beri gündemde olan dişleri fırçalarken musluğu açık bırakmak, tuvaletlerde yüksek hacimli rezervuarlar kullanmak, elimizi yıkarken musluğu fazla açmak gibi pek çoğumuzun farkında olmadan yaptığı günlük alışkanlıklar suyun fazla kullanılmasına sebep oluyor. Bu alışkanlıkların günde 5 litre fazla su harcanmasına bile sebep olması 80 milyon nüfuslu ülkemizde yılda 146 milyon metreküp (146 milyar litre) suyun boşa harcanmasına sebep olabilir.” diyerek suyun tasarruflu kullanması gerektiğini söyledi.
Basit ama etkili önlemler mümkün
Dr. Ahmet Adiller, evlerde, iş yerlerinde ve sosyal alanlarda su tasarrufu sağlayacak basit ama etkili önlemlere de değinerek şunları söyledi:
“Öncelikle davranışsal olarak dişleri fırçalarken musluğu açık bırakmak, tuvaletlerde yüksek hacimli rezervuarlar kullanmak, elimizi yıkarken musluğu fazla açmak gibi davranışlardan kurtulmamız gerekiyor. Bunun dışında çamaşır makinesi ve bulaşık makinesi kullanımı her ne kadar su tüketimini azaltsa da bu cihazların dolmadan sık sık çalıştırılması ve fazla su tüketen modellerinin tercih edilmesi de suyun daha fazla tüketilmesine yol açıyor. Bunun dışında musluklarda suyun kullanımını azaltan ve su tasarrufu sağlayan basit yapılı donanımlar mevcut. Bunların dışında duşta kalınan sürenin kısaltılması da su tüketimini ciddi oranda azaltacak tedbirlerden bir diğeri olarak söylenebilir.”
Bilinçlenme aileden başlıyor
Dr. Ahmet Adiller, çocuklar ve gençleri erken yaşta küresel iklim sorunu ve susuzluğa karşı bilinçlendirmek için yapılması gereken noktalara işaret ederek “Ülkemizde ilköğretimden itibaren farklı eğitim seviyelerinde çevre ve iklim değişikliği dersleri var. Bu müfredat içerisinde suyun önemi ve kısıtlı oluşundan da bahsediliyor. Ancak çocuklarımız derste öğrendiklerinin yanında ailelerinden gördüklerini de bilinçaltına kaydediyor. Bu yüzden çevresel anlamda çocuklar önce ebeveynlerini rol model olarak kabul ediyor. Bu yüzden çevre eğitiminin ailede başlaması gerekiyor. Aile doğayı seven ve doğaya saygı gösteren bireyler yetiştirdiğinde okullardaki çevre eğitimi de hedeflediği noktaya ulaşabiliyor. Bu yüzden bu bilinci yetişkinlerin de kazanması büyük önem arz ediyor.” diye konuştu.
Yağmur hasadı sistemleri yeni yapılan her binada zorunlu olmalı!
İklim değişikliği ve su sıkıntısının sık sık gündeme gelmesine karşın toplumsal açıdan gerekli önemi göremeyen bir konu olduğunu belirten Dr. Ahmet Adiller, toplumu bilinçlendirmek için kamu kuruluşları, STK’lar ve devlete düşen görevlere de dikkat çekti.
Pek çok kişinin çevresindeki nehirleri gölleri görüp ‘Buradaki su bize bir ömür yeter’ mantığıyla yaklaşıma sahip olduğunu ifade eden Dr. Ahmet Adiller, sözlerini şöyle tamamladı:
“Ayrıca içerisinde bulunduğumuz tüketim toplumunun da davranışsal alışkanlığına ters bir durum. Bu yüzden de bu konuda bir kamu bilinci geliştiremiyoruz. Bu noktada bilgilendirme kampanyalarına tabii ki devam edilmeli ve topluma su tasarrufu yapma alışkanlığı kazandırılmalı. Ancak benim görüşüm devletin belli noktalarda bunu zorunlu hale getirmesi gerekliliği. Yağmur suyunun geri kazanılması için kullanılan yağmur hasadı sistemlerinin yeni yapılan her binada ve çatı alanı büyük olan eski binalarda zorunlu hale getirilmesi, su verimliliği düşük olan ürünlerin satılmasının engellenmesi bu noktada kısa vadede daha olumlu sonuçlar doğurabilir.”
HABER: Meltem Suzan ZEKİ