enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Alev Alatlı Vicdanın ve Hakikatin Sesiydi

Alev Alatlı Vicdanın ve Hakikatin Sesiydi
Ekip Türkiye
A+
A-

Türkiye’nin seçkin aydınlarından yazar Alev Alatlı, vefatının 1. Yıldönümü münasebetiyle Eyüp Sultan’da Yeni Dünya Vakfı’nda rahmetle, hürmetle ve muhabbetle yâd edildi. “Vicdanın ve Hakikatin Kahramanı” başlığıyla hazırlanan anma toplantısının konuşmacısı Pınar Yayınları’nın sahibi Cevat Özkaya’ydı. Özkaya, Alev Alatlı’nın düşünce dünyamızdaki seçkin yerini anlattı, hatıralarından ve yazarın hizmetlerinden bahsetti.

Cesur Düşünür, İlkeli Aydın

Yazar ve düşünür Alev Alatlı, edebiyat ve düşünce dünyasında önemli bir iz bırakırken, dilin korunmasına verdiği önem ve cesur fikirleriyle de tanınıyordu. Buna işaret eden Cevat Özkaya, “Alatlı, dilin zenginleşmesi gerektiğini savunuyor, ancak bu konuda büyük bir kayıp yaşandığını düşünüyordu. ‘Her yazar okunmak ister, ama biz bu dil davasını maalesef kaybettik,’ diyerek Türkiye’deki dil sorununa dikkat çekiyordu. Pınar Yayınevi’nde dünya klasiklerini çevirme sürecinde yer alan Alatlı, Türkiye’de çeviri konusundaki eksiklikleri sıkça dile getirmişti. Dil bilinci yüksek bir yazar olarak bu alanda büyük bir hassasiyet gösteriyordu.”

Filistin’e Gönülden Destek

Özkaya konuşmasına şöyle devam etti: “Edward Said’in Oryantalizm ve Filistin Sorunu gibi önemli eserlerini Türkçeye kazandıran Alatlı, Filistin meselesine duyduğu hassasiyeti de her fırsatta dile getiriyordu. Çeviri için teklif edilen ücreti kabul etmeyen Alatlı, o süreçte bize ‘Ne parası evladım, Filistinliler canlarını veriyor.’ diyerek bu konudaki duruşunu net bir şekilde ortaya koymuştu. Çalışmaları, Filistinli yetkililerin dikkatini çekmiş, 1986 yılında Filistin lideri Yaser Arafat tarafından madalya ile onurlandırılmıştı.”
Özkaya, Alatlı’nın Filistin konusundaki duyarlılığını aktardıktan sonra şunları söyledi: “1986 yılında Filistinli lider Yaser Arafat tarafından madalya ile onurlandırılan Alev Alatlı, Filistinli kadınların söylediklerini ve bu halkın mücadelesini her fırsatta dile getirmiştir. Filistinli bir annenin şu sözlerini sıkça alıntılamıştır: ‘Ben 6 çocuk doğurmak zorundayım. Çocuklarımız bize baksınlar ve burada kalsınlar, buradaki mücadeleyi devam ettirsinler diye.’ Bu söz, Alatlı’nın Filistin halkının ve özellikle kadınlarının yaşadığı zorlukları derinlemesine hissettiğini ve onlara olan duyarlılığını gösteriyor.”

Cemil Meriç’in Yolundan Gitti

Alatlı’nın düşünce dünyasını şekillendiren isimlerden biri de Cemil Meriç’ti. Öğrencilik yıllarında Meriç’in asistanlığını yapan Özkaya , “Alev Hanım, Cemil Meriç’e büyük saygı duyardı, ancak onunla her zaman cesurca fikir tartışmalarına girerdi. Katılmadığı noktalarda ‘Hayır, katılmıyorum.’ diyerek düşüncelerini savunurdu,” sözleriyle Alatlı’nın entelektüel cesaretine dikkat çekti.
Alev Hanımın, Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan liyakat eksikliğine dikkat çektiğini vurgulayan Özkaya, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Çok disiplinli ve güvenilir bir insandı. Ona verilen hiçbir görevi su-i istimal etmezdi. Düşünceleri ve eserleriyle Türk fikir dünyasında derin izler bıraktı. Yerli ve millî bir duruş sergileyen, ilkeleri doğrultusunda hareket eden önemli bir entelektüel olarak hatırlanıyor.”

Haksızlık Karşısında Susmadı

Alev Alatlı’nın, Türkiye’de yaşanan sorunların belirli bir sistem dâhilinde değil, daha çok ani tepkilerle ve duygusal reflekslerle geliştiğini vurguladığını belirten Özkaya, onun bu değerlendirmesinin kendisi için önemli bir perspektif sunduğunu ifade etti. Alatlı’nın, “Haksızlık karşısında susmak olmaz.” dediğini hatırlatan Cevat Özkaya, onun Batı dünyasıyla olan ilişkisini ve Filistin meselesine bakış açısını aktardı. “Alatlı, Batı’yı sadece takip etmekle kalmayıp, bu dünyayı derinlemesine anlamış bir isim olarak dikkat çekiyor. Alatlı’nın Batı ile hiçbir zaman kopmadan, ancak kendi vatanına bağlı kalarak yaşamayı başarmış olması, onun düşünsel derinliğini ve uygulanabilir çözümler üretme kaygısını gözler önüne seriyor.”

Batı Baskısına Karşı Duruş

Cevat Özkaya konuşmasının son bölümünü şöyle tamamladı: “Alev Alatlı’nın Batı karşısındaki duruşu, onun cesur bir entelektüel kimlik kazanmasına imkân sağladı. Batı’nın Yahudi hâkimiyetindeki uluslararası basını eleştirdi. Filistinlilerin topraklarından sürülmesini sertçe eleştirdi. Alatlı, edebiyat dünyasında kendini var etmek için karşılaştığı zorluklara rağmen cesur bir duruş sergilemiştir. Özellikle, edebiyat tekellerine karşı sesini duyurmuş ve bu alandaki haksızlıkları dile getirmiştir. Edebiyat çevrelerinde genellikle karşılaşılan bu haksızlıklar karşısında sessiz kalmamış olması, onun entelektüel cesaretini ve adalet duygusunu gözler önüne seriyor. Her zaman haksızlık karşısında durmuş, asla susmamıştır. Bu onun kişiliğine ve entelektüel değerlerine uygundu. Alev Alatlı, zaman zaman zor durumlarla karşılaşsa da iyimser bir bakış açısına sahipti. Çevresindekilere karşı iyilik yapmayı her zaman ön planda tutmuş ve karşılık olarak kötülük görse bile bunu umursamadan yoluna devam etmiştir. Bu, onun büyüklüğünü ve olgunluğunu simgeliyor. Alatlı her durumda pozitif kalmaya çalıştı ve bu hâl, tavırlarına yakışan bir özelliğiydi. Özetle, Alev Alatlı’nın duruşu sadece Batı dünyasında değil, aynı zamanda kendi ülkesinde de önemli bir etki meydana getirmiş, ona olan saygıyı ve takdiri artırmıştır.”

Fikirlerinden Taviz Vermedi

Programı takdim eden Mehmet Nuri Yardım da Alev Alatlı’nın çok sağlam bir şahsiyete sahip olduğunu belirterek, “O, duruşundan ve fikirlerinden asla taviz vermedi.” dedi. Yardım, konuşmasında özetle şunları söyledi: “Alatlı, diğer aydınlardan farklı bir perspektife sahipti. Anadolu’ya güveniyordu ve toprağına yaslanarak yaşamayı tercih ediyordu. Yüzünü Batı’ya değil, Doğu’ya dönerek halkıyla ve değerleriyle bağlarını korudu. Bu duruşu sebebiyle zaman zaman sanat dünyasındaki vesayetçiler tarafından dışlandı ancak fikirlerinden hiç taviz vermedi, cesaretle mücadele etti ve bunda da başarılı oldu. Yaşarken de seviliyordu, vefatından sonra da görüyoruz ki saygıyla, muhabbetle hatırlanıyor. Demek ki halkının ve münevverlerin gönlünde taht kurdu. Bugün her yerde fikirlerinden ve eserlerinden bahsediliyor. Ben onu Ahmet Mithat Efendi’ye benzetiyorum. Yürekten bağlı olduğu halkını çok seviyordu ve milletine faydalı olmak için çırpınıyordu. Bunun için de gece gündüz çalışıyordu. Bu gayreti, sebatı ve azmi dolayısıyla hiçbir zaman unutulmayacak.”

Mezarı Ziyaret Edildi

Yardım konuşmasının sonunda Alev Alatlı’nın tarih, medeniyet ve insanlık hakkındaki düşüncelerini özlü biçimde ihtiva eden umut dolu vasiyetini okudu. Kalabalık bir dinleyici topluluğu, toplantıyı sonuna kadar takip etti. Dinleyicilerden bazıları, soru ve katkılarıyla programa destek verdiler. Katılımcılara Yeni Dünya Vakfı tarafından kitap hediye edildi. Konuşmaların ardından yazarımızın Eyüpsultan Camii’nin yanındaki Mihrişah Valide Sultan İmareti arkasında bulunan haziredeki kabri ziyaret edildi. Burada Alev Alatlı’nın ruhuna Kur’an-ı Kerim tilavetinde bulunuldu. Dua edilip, Fatihalar okundu.

Nasihati, Vasiyeti Oldu

Güneş her gün daha mütekâmil bir dünyaya doğmaz. Tarih ezelden ebede dümdüz uzanan doğrusal bir hat değil, devirli bir oluşumdur. Gün olur, en gerideki en öndekinden ileride olur. Aristarkus, Kopernik’e “zıpçıktı astrolog” diyen devrimci Martin Luter’den daha ilericidir. Ahmet Yesevi, Kadızade Mehmet’in çok ötesinde. Siz istihkâmlarınızı güçlendirin, zor zamanları fırsata çevirin. Benim yaşıma geldiğinizde, benim hiç olamadığım kadar hakîm, fehîm, müstakîm, emîn, mekîn ve metîn olun.

Aziz ülkemize gelince, ille de bir şeye benzetecekseniz, her budağından sürgün atan salkım saçak bir böğürtlen çalısına benzeteceksiniz Türkiye’yi. Bir sürgünü çiçeğe dururken, diğerinin kurumakta, ötekinin meyve vermekte olduğunu görün. Tek bir sürgüne takılıp kalmayın, bütüne bakmayı adet edinin. Unutmayın ki düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendisine has bir kimliği vardır, Türkiye’nin. Batmaz. Batarsa, okyanuslar taşar. Mademki son temsilcileriyiz Gezegen’in iyiliği için yaşatılması elzem bir medeniyetin, bizi durduracak tek “gerçek”, soğuyan Güneş’in dünyamızı yarı yolda bırakması ihtimali olmalı.

HABER: Gülbeyaz BALTA